Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Yayladağı, son yıllarda iklim değişikliği ve su yönetimi sorunları sebebiyle ciddi bir su krizi ile karşı karşıya. 2023 yazı, bölge için son 65 yılın en kurak dönemi olarak kayıtlara geçti. Uzmanlar, Yayladağı'ndaki su kaynaklarının hızla azalması nedeniyle 98 günlük su süresinin kaldığını ve acil önlemler alınmadığı takdirde yerel halkın büyük bir su sıkıntısı ile yüzleşeceğini ifade ediyor.
Yayladağı, doğal güzellikleri ve tarım potansiyeli ile bilinen bir bölge olmasının yanı sıra, su kaynaklarının azalması ile gündemden düşmüyor. Uzmanlar, son yıllardaki iklim değişikliğinin etkisiyle yağışların azaldığını, bu durumu da tarımsal faaliyetlerde büyük bir sorun yaratan kuraklık koşullarının getirdiğini ifade ediyor. Özellikle 2023 yılı, mevsim normallerinin çok altında kalan yağışlar nedeniyle su kaynaklarının kritik seviyelere gerilemesine neden oldu. Yayladağı’nın yer altı su kaynaklarının da maden çıkarma ve tarımsal sulama gibi insan faaliyetleri nedeniyle tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtiliyor.
Bölgedeki tarım arazilerinin yaklaşık %80'i sulama gereksinimi duyuyor. Ancak, kuraklık nedeniyle çiftçiler, ürünlerini koruma konusunda büyük zorluklarla karşılaşıyor. Yerel yönetimler, sulama sistemleri ve altyapı yatırımlarına hız vermediği takdirde, önümüzdeki yıllarda tarımın yapısının değişmesi ve gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi riski doğuyor. Özellikle sulama için gerekli olan su, tarımsal üretim açısından hayati önem taşıyor. Bu durum, yalnızca çiftçileri değil, aynı zamanda bölge halkını da etkiliyor. Su sıkıntısı yaşayan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, su bulmak için saatlerce yürümek zorunda kalıyor.
Kuraklıkla mücadele edebilmek için acil çözüm önerileri üzerinde çalışmak gerekiyor. Su kaynaklarının verimli yönetimi, yağmur suyu hasadı sistemlerinin kurulması ve alternatif su kaynaklarının oluşturulması bu çözümler arasında yer alıyor. Ayrıca, devletin sulama teknikleri konusunda çiftçilere eğitimler vermesi, su tasarrufu hakkında farkındalık oluşturması ve geleneksel tarım yöntemlerini desteklemesi hayati önem taşıyor.
Öte yandan, suların korunması adına yapılacak projeler, yalnızca güncel durumu değil, geleceği de kapsamalıdır. Su, her geçen gün daha kıymetli hale gelen bir kaynak. Sadece tarımsal üretim için değil, aynı zamanda içme suyu ihtiyacı için de büyük önem taşıyor. Yayladağı'ndaki su krizinin büyümeden önlenmesi için herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi ve farkındalık oluşturması gerekiyor. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve halk, işbirliği yaparak bu sorunun üstesinden gelebilir.
Yayladağı'nın 98 gün içinde su kaynaklarının tükenme riski, tüm ulusun dikkatini çekmeli. Su krizinin boyutları, yalnızca bu bölge ile sınırlı kalmayabilir; ülke genelinde su kaynaklarının azalması, diğer bölgeleri de tehdit edebilir. Bu nedenle, su krizine karşı önlemlerin hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Su, yaşamın temel kaynağıdır; onu korumak hepimizin görevi!